Anılar >>

Orhan YILMAZ

Balık var, ancak siz tutamazsınız...... oyilmaz

Tatlı suda yıllarca avladığımız sazan, yayın ve turna dan sonra merak ettiğimiz alabalık avına gitmeye karar verdik. Tabi o zamanlar şimdiki gibi internet erişimi yok. Bizde sağdan soldan duyduklarımızla olta takımlarımızı hazırlayıp çok sıcak bir Ağustos ! günü ala avına gittik.
Yolculuğumuz sırasında ben daha iyiyim, ben daha çok tutarım. Denizde ne karagöz, kefal, akya, levrek yakaladım alabalıkta ne oluyormuş diye başlayan bildik avcı sohbetiyle çok zevkli bir yolculuk sonrası avlak bölgesine saat 08.30 gibi geldik.

Sabahın o saatinde bile ormanın içi felaket sıcak. Şöyle sağa sola baktık bizden başka kimse yok. Çok iyi deyip; kimimiz bir gün önceden topladığı bitkin, solgun solucanları iğnelere takıp oltaları suya atarken kimimizde her attığı ota, yosuna takılan döner kaşık oltasını (mepps’i) temizleye, temizleye avlanmaya başladı. Aradan 2 - 2,5 saat geçti tık yok. Artık iyice sıkılıp yok ya. burada balık yokmuş derken uzaktan bekçi gözüktü. Yanımıza yaklaştı,

- Galiba balık yok dedik.

Bekçi havanın çok sıcak olmasından mıdır, elimizde tuttuğumuz 3-3.5 metrelik kalın kalın kamışlardan mı (o zamanlar kim ne anlar deniz kamışından, alabalık kamışından) yada naylon poşette sere serpe uzanan solucanları gördüğün den midir nedir? bizi şöööyle tepeden tırnağa güzelce bir süzdü.

- Var ama siz yakalayamazsınız dedi.

Ortam biranda buz kesti. Yani şimdi oldu mu! Biz ne güzel sabahtan beri burada balık yok deyip kendimizi güzelce avuturken. Kamçı gibi yüzümüze vuran sözler “Var ama siz yakalayamazsınız” Biz birbirimize şaşkın, şaşkın bakıp niye yakalayamazmışız bile diye soramadan bekçi bıyık altı gülümsemesiyle yanımızdan uzaklaştı.

Bekçi uzaktan kaybolurken hangimiz dedik şimdi hatırlamıyorum. “ Hadi be... biz ne balıklar yakaladık ne yapar ne eder buradan da balık alırız” aslında bu hepimizin ortak düşüncesiydi. Öğlenin sıcağı iyice artmış, ancak bizim içimizdeki balık yakalama arzusu da bir o kadar artmıştı. Fakat ne yapsak ne etsek bir türlü oltamıza balık vurmuyordu. Bekçi bizi o kadar hırslandırmıştı ki yemeği bile doğru dürüst yiyemedik.

Bildiğimiz balık akşam üstü yada sabah gün ağarırken avlanılırdı. Sabah avını kaçırdığımıza göre umudumuz akşam üstüne kalmıştı. Hava kararmaya başladı fakat ne gezer çantada bir tek balık bile yok. Umutsuzca oltalarımızı toplamaya başladık. Her çektiğimiz olta ucundaki iğneden, otlara yosunlara dolanmış soluk, soluk solucanlardan başka bir şey çıkmadı. Bekçi haklı çıkmıştı; Biz o çok sıcak havada, solgun solucanlarla ve bir türlü yemi uzağa atamadığımız hantal kamışlarla balık tutamamıştık.

İlk balığa gittiğim 1975 yılından bu yana çok yıllar geçmiş, balık avlarken çok güzel anılarım oldu ama hala hatırladıkça unutamadığım;

“ Var ama siz yakalayamazsınız” sözüdür.

Sonraki yıllarda geriye bakıp düşündüğümde bekçiye hak vermiştim.

Alabalık avında olduğu gibi hayatta da başarı için; şansın yanında bilgi, beceri ve tecrübe çok önemliydi.

Belkide orada balık yoktu diyenlere not; hayatımın en güzel alabalıklarını orada yakaladım.

Rastgele.

Orhan YILMAZ

Anılarınızı hikmetsolak@gmail.com adresine yollayabilirsiniz

Rastgelsin

Editör

Prof. Dr. Hikmet Solak

 

Bu site amatör balık avcılığına adanmıştır.
Yoğun bir emekle hazırlanan bu sitedeki bilgi ve belgelerin kaynak gösterilerek dahi izinsiz kullanımı yasaktır.
© bizimolta.com 1998 tüm hakları saklıdır.
web tasarım : rastgele

 

Free Web Hosting