MAVİ OLTA
Ava ilk başladığım yıllardaydı. Ankara yakınlarında Çanıllı göletine aynalı sazan avlamaya gitmiştik. Ben aynalı sazan avını yeni öğrenmiştim. Neler yapabileceğimizi sınamak için soyadını şimdi anımsayamadığım bir zamanlar dişlerini tedavi ettiğim Noyan Bey, Araba tamircimiz Selahattin usta ve ben Hikmet Solak olmak üzere üç acemi gölet kenarında kendimize uygun bir yer bulup çadırımızı kurduk. Biraz ilerimizde karavan haline getirilmeye çalışılmış eski bir Ford Feka marka minibüs duruyordu. Küspeli oltalarımızı attık zillerini bağladık . Akşam yemeği hazırlıklarına girişecektik ki minibüsten güleç yüzlü 65-70 yaşlarında bir adam yanımıza geldi. Selam verdi, selam aldık. Bizi çaya davet etti. Balıkçı geleneğidir acı bir çay bile olsa çevrendeki avcılarla paylaşmak lazımdır diyerek israr etti. Kabul edip yanına gittik. Çaylar içildi sohbet koyulaştı. Adını şimdi hatırlayamadığım amca akşam yemeği için tuttuğu balıkları bize pişirip ikram etmek istedi. Henüz balık yakalayamayan biz acemiler sevinerek kabul ettik. İhtiyar balıkçı üç değişik torbadan irili ufaklı birçok balık çıkarıp hadi bunları temizleyelim dedi. Bu arada bizim oltaya bir balık vurdu. Oltaya bağladığımız zil çok kısa fakat çok tok bir sesle çalıp bağlı olduğu kazığı da yıkarak misinayı boşaltmaya başlayınca amca bizden önce bizim oltaya koşarak ‘’bu çok büyük bir balık siz acemisiniz çekemezsiniz’’ diye bizim oltaya sarıldı ve balığı çekmeye başladı. Tam bu sırada amcanın oltalarından birinin de zili çalınca amca bana dönerek hadi doktor bunu da sen çek hem de öğrenmiş olursun dedi . Bende severek oltayı çekmeye başladım. Bu arada amca bizim oltadan tahmini 1.5-2 kg lık bir sazanı eline almıştı bile . Bende onun oltasından bir el büyüklüğünde bir sazan aldım ve amcaya balığı nereye koyayım diye sordum. Bana hangi oltadan tuttuğumu sordu. Toplam 4 oltası vardı o zaman dikkat ettim her birinin zili ayrı renge boyanmıştı. Mavi renge boyalı zilli oltadan tuttuğumu söyleyince balığı minibüsün içindeki kovaya koymamı söyledi. Bende içimden ne tuhaf adam diye düşündüm zilleri rengarenk boyamış, her oltanın balığını ayrı torbaya koymuştu.
Bizim oltayı tekrar atıp gelince bunun nedenini kendisine sordum. Sesi titredi gözleri nemlendi . Balıkları yiyelim de anlatırım dedi. Yemeği yedikten sonra sorumu yineledim. Gözlerinden bir iki damla yaş süzüldü ve anlatmaya başladı. Oğlum ben yirmi yaşımdan beri avlanırım av ekibimiz dört kişiydi onların üçü rahmetli oldu bir tek ben sağım, her renkteki zil onların birine aittir. Mavi zil bana ait o yüzden o balığı minibüsteki kovaya koydurdum. Onu eve götüreceğim . İlk arkadaşımız rahmetli olduğunda aramızda bir karar almıştık. Şayet aramızdan birini kaybedersek onların namına da olta atacağız çıkan balığı da içki mezesi yapmamak kaydıyla çevredeki balıkçılara ikram edip sevabını ölen arkadaşlarımızın ruhuna adayacaktık. O yüzden eğer içinizden geliyorsa lütfen arkadaşlarıma dua edin dedi. Hepimiz hıçkırıklara boğulduk . Çok duygulanmıştık içimizden dualar mırıldanıyor ama çıtımızı çıkarmıyorduk ki bir balık oltaya vurdu. Amca yine herkesten önce koştu. Bir yandanda neşeli bir ifadeyle “Ülen sazan sana boşuna sazan dememişler, ağız tadıyla bir gözyaşı döktürmedin” diye söyleniyordu.
Bana balıkçılığı bu denli sevdiren amca ; Duydum ki arkadaşlarına kavuşmuşsun, ama Mavi oltan BİZDE ve hala SİZLERİN adına atılıyor.
Anılarınızı hikmetsolak@gmail.com adresine yollayabilirsiniz
Rastgelsin
Editör
Prof. Dr. Hikmet Solak
|