Ülkemiz kuralları ve rolümüz : Balık avcılığında biraz mesafe aldığımız zamanlarda 1990 yılların başlarında kış aylarında av arkadaşım Orhan Yılmaz sürekli nisan başını iple çeker alabalık hayalleri kurardı. Ona neden şimdi gitmiyorsun dediğim sirkülere göre yasak derdi. Sirküler kelimesini ve bilinçli avcılığı bana ilk öğreten dostum Orhan Yılmaz olmuştur. 1998 yılında açtığımız bu web sitesi sayesinde ülkemizdeki amatör balık avı meraklıları, olta ustaları yada oltacılığa ilgi duyan ve internet erişimi olan arkadaşlarımızın tamamına yakını internet sitemiz ve mail grubumuzda toplanmaya başladılar. Arkasından rastgelebalikci@yahoogroups.com mail grubumuzu kurdum. Grubumuz kısa süre içinde kendi dinamiğini oluşturarak olta balıkçılığı sorunlarını ele aldı. Bu sırada e-posta grubumuz değişik av organizasyonları ile tanışmaya başlamıştı. Bu birliktelikler dostluklara dönüştükçe akşamları mesaiden sonra yada hafta sonları çalıştığım fakültenin imkanlarını grubumuza açarak toplantılar düzenlemeye başladık. O zamanlar adına sirküler denilen günümüzde adı tebliğ olan balık avcılığı yönetmeliğini ele aldığımız toplantılar ileride kuracağımız derneğimizin temellerini de yavaş yavaş atıyordu. O zamanki mevcut sirküler rivayete göre bir balık avı yarışma kuralından tercüme edilerek hazırlanmıştı. Tek olta ve sadece iki iğne gibi bu rivayeti güçlendirecek delillerle dolu idi. Pek çok e-posta grubu üyesi ve balıkçı arkadaşlarım gibi bende kamu vicdanında pek kabul görmeyen yasal ya da vicdani gerekçelere oturmayan bu sirküleri uygulanabilir bulmuyorduk. Ancak doğru yöntemi ve gerekçeleri nereden ve nasıl bulacağımızı da pek bilmiyorduk. Ayrıca sirkülerin nasıl olması gerektiği hakkında da elde yeterli veri yoktu. Yine de birşeyler yapılmasının gereğine inanarak çalıştık. Aldığım bir randevu ile e-posta grubumuzun önde gelen isimleriyle birlikte bir heyet oluşturup zamanın Koruma Kontrol Genel Müdürü’nü ziyarete gittik. Büyük bir nezaketle bizi kabul eden genel müdür hanım , sorunlarımızı dinlemeye ve birlikte çözüm aramaya çok sıcak baktıklarını ancak bir e-posta grubunu muhatap alamayacaklarını, bu nedenle kurumsallaşmamızı yani bir sivil toplum örgütü kurmamızı tavsiye ederek bizi dernekleşmek için motive etti. Bir sonuç elde edemesek te sirkülere ilk müdahil olmamız bu şekilde oldu. Kurucusu olduğum rastgelebalikci@yahoogroups.com grubunda da ilk konular ve şikayetler kuralsız ve düzensiz avcılık ile ilgiliydi.
Dernek kurmaya karar verdiğimizde devlet memurlarına dernek kurma hakları yoktu. Bu nedenle emekli arkadaşlarımızın bu işi üstlenmeleri gerekiyordu. Eczacılık fakültesinden emekli bir ağabeyimiz ilk başkan adayımızdı. Ayrıca farklı bazı av bayileri de bize oldukça yakın duruyorlardı. Daha kuruluş aşamasında av bayileri arasında ticari hedef kitle durumuna düşme endişesi taşımaya başladığımızdan av bayisi yada av dergileri sahipleri gibi bizimle müşteri-tüccar ilişkisindeki meslek gruplarının derneğe kurucu üye olamaması yönünde bir presip ortaya koyduk. Bu prensip nedeniyle tereddütler ortaya çıktı. Ardından bir av organizasyonu sırasında ilk başkan adayımızla onun liseden arkadaşı bir üyemizin av ekibi arasında bazı sürtüşmeler yaşandığı haberi geldi. Sanal ortamdan gerçek yaşantıya geçişteki gerçek karakterlerin ortaya çıkması dernek kurma aşamasında bizi biraz daha çekingen yaptı. Tam da bu aşamada devlet memurlarına dernek kurma hakkı çıktı. Bu olaylar üst üste gelince başkan adayı abimiz ve şimdi balık avı forumu yöneticisi olan bir arkadaşımız bizlerden ayrılarak şimdi rahmetli olan bir av bayisinin himayesinde Ankara’da AMOBED adlı bir dernek kurdular. Başlangıçta koyduğumuz prensipler gereği av bayisi himayesindeki bu derneğe üye olmayı düşünmeyerek çalışmamıza devam ettik. Bir derneği kurmak için en az 7 kurucu üyeye ihtiyaç olmasına rağmen rekor sayılabilecek bir sayıyla tam 20 kurucu üyeyle 12 aralık 2002 de RASTGELE-DER’i kurduk.
Sirkülerin hazırlanışı: Sirkülere müdahil olabilme kavramındaki keyfi tadınca derneğimizde öncelikli olarak bu konuya ağırlık verdik. Yönetim kurulundaki arkadaşlarımın tümü de en az benim kadar hevesliydiler. İlk iş olarak diğer ülkelerdeki uygulamaları ve bu uygulamaların dayandığı temeli görmek istedik. Gerek su ürünleri fakültelerimiz, gerekse iyi derece ingilizce bilen grup ve dernek üyelerimiz gerekse konuyla ilgili olabileceğini düşündüğümüz çevremizden yardım istedik. Ülke elçiliklerine yazdık
Neyi nasıl yapmalıydık? Doğru bir iş için yapacağımızı ve yaptığımızı kıyaslamamız gerekiyordu. Bu konuda kulaktan dolma pek çok şey biliyorduk ama gerçek verilere ulaşamıyorduk. Rehber sirküler yada yönteme gerek vardı. İnternetten pek çok ülke kurallarını bulabiliyordum ancak sorun bunların kendi ana dillerinde yazılı olmasıydı.
Kaynak bulma konusunda yardım umduğumuz hiç kimseden beklediğimiz ilgiyi göremedim. Performansına güvendiğimiz arkadaşlarımızdan da yeteri kadar çaba gelmedi. Sadece Sayın Kenan Özcan’dan İngiltere ile ilgili bilgi geldi.
Kaynak olarak incelediğimde internet verileri beni tek adres olarak FAO balıkçılık bölümüne götürüyordu. Bunun üzerine kaynağın ana adresine mektup yazmaya karar verdim FAO yetkililerine hitaben bir mektup yolladım. Büyük sirküler mecaramız işte bu mektupla başladı. İlgili Marmulla Gerd bize istediğimiz bütün verilerin İngilizce versiyonlarını bulmama yardımcı oldu. Ayrıca FAO yayını Recreational Fisheries Social, Economic and Management Aspects adlı o muhteşem kaynak kitabı yolladı . Kendisine Türk olta balıkçılığı adına ne kadar teşekkür etsek azdır.
Ben de
- Elimdeki bu muhteşem arşivin heba olmaması için
- Konu yönetmelik olunca herhangi bir terim yanlışlığına meydan vermemek için
- Yardım eden kimse olmadığı için
Binlerce çevrilecek sayfa olduğundan sızlanmak yerine iş başa düştü diyerek her gece 4-5 saat süren çevirilere başladım. Yaklaşık 7 ay süren bir çalışmanın sonunda pek çok ülkenin kurallarını ve gerekçelerini , balıkçılık antlaşmalarını , dökümanları, toplantı tutanaklarını Türkçeye çevirdim. İşe yarar tüm bilgileri harmanlayıp derneğe sundum.
Çalışmamın ilk bölümünde sirküleri kimlerin nasıl hazırladığını derledim. Amatör balık avcılığı kuralları için ileri gitmiş ülkeler hedef kitle temsicilikleriyle iş birliğ yaparlar. Hatta bazı ülkelerde düzenlemeleri onlara bırakırlar. Hedef kitle sivil toplum örgütleri arasında balık avcılığı ile ilgili olanlar balık avı malzemesi üreticileri, balık avı malzemesi satıcıları, balık avcılığı medyası temsilcileri doğa ve çevre koruma örgütleri bulunmaktadır. Ayrıca üniversitelerin ilgili bölümleride stok kontrolü ve bilimsel verilerle ilgili kısımlar için temsil edilmektedirler. Bunların temsil edilme oranları da tabiki asıl hedef kitle olan balık avcılarından yanadır. Devlet sadece uluslararası antlaşmalara ve kanunlara uygunluk açısından ve denetim yönünden temsil edilmektedir. Rekreasyonel av kurallarını bu komisyonlar koyar. İlk amacımız böyle bir kurul oluşturmak olmuştu.
Bizim kurul ve çalışmalarımız: Sirkülerimizi hazırlama görevi yasalarla Tarım Bakanlığı Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü verilmişti. Bu konudaki aylarca süren çalışmalara başlarken Bakanlık yetkililerinden emeklerimizin ziyan olmayacağı sözünü almıştık. İşte bu örneklere uygun olarak bir kurul oluşturulması fikrini önce dernek yönetim kurulumuza açtım. Bu kurul içinde bulunacak katılımcılardan diğer sivil toplum örgütü olan Amobed (Amatör Olta balıkçıları Eğitimi ve Su Ürünleri Üretme Derneği ) konusunda tereddüt vardı. Ağırlıklı olarak bizim çalışmamıza ortak olacaklar endişesi vardı. Ancak yönetim kurulumuzu diğer dernekle birlikte çalışma konusunda ikna ettim. Bana göre bu sirküler tam anlamıyla hedef kitle temsilvcilerinin içine sinmeliydi. Bu nedenle de elimizdekileri onlarla paylaşmalıydık. Sonunda rakip değil ortak olmayı, birlikte çalışmayı öğrendik. Daha sonra DSİ ve KKGM temsilcilerini de alarak bun konuda Türkiyede ilk olarak SİRKÜLER KOMİSYONU’muzu oluşturduk
Bu komisyonla da 5 ay boyunca haftada 1 yada 2 gün mesaiden sonra gece yarılarına kadar çalıştık ve taslak sirküleri hazırladık. Tüm hedef topluma hitap edebilmek için taslağı av basınında ve internette yayınlattık.; Derneklerimizde ve e posta gruplarında tartışmaya açtık ve en son olarak Tarım Bakanlığı, Orman Bakanlığı, DSİ, Av Dergileri, Dernek Temsilcileri nin konuşmacı olarak katıldığı bir panelde sirküleri tartıştık
Daha sonra KKGM nin oluşturduğu DANIŞMA KURULUNDA (BUNLARIN ÜYELERİ: Rastgele-.Der , Amobed, KKGM, DSİ , MPAYHGM (Milli Parklar Av ve Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü) Jandarma Komutanlığı, Sahil Güvenlik, Su Altı Federasyonu , Av ve Yaban Hayatını Koruma Vakfı, Deniz ve Balıkçılık Dergisi , Av Günü Dergisi Temsilcileri ) tekrar tartıştık.
Bakanlık Üniversite temsilcilerinden bilim danışma kuruluna da incelettikten sonra son şekli verilerek 36/2 nolu sirküler olarak resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Ancak orjinal çalışmamızın yaklaşık %90 kısmı gerçekleşti. Boy ve sayı limitleri, orman içi sular, yasak yerler gibi kısımlar bilimsel verilere göre düzenleneceğinden biz yöntemini ve kriterlerini koyduk ancak bunları hala tartışıyoruz. Çünki hala bilimsel bir stok kontrolü yapılamıyor ve bunu sağlayacak en önemli yöntem olan lisansli oltacılığa geçilemedi. Bu konuda başlatılan çalışmalar ve özellikle KKGM temsilcilerinin özel çabaları sonucu 2008 yılında lisanslı oltacılık için hazırlanan bir kanun tasarısı meclis komisyonlarına geldiğinde hem iktidar hemde muhalefet milletvekilleri buna karşı tavır alınca bakanlık benden gerekçelerle ilgili bilgi ve belge istedi. Bu süreçte Kıbrıs’ta bulunuyordum. Meclise kulis yapmaya gidemedim ancak bilgimizin yettiği kadarıyla ve elimizdeki dökümanlarla bakanlığa destek olduk. Öte yandan bu aşamada mevcut dernekler de bildiğim kadarıyla yapabildikleri kadar kulis faaliyetlerine katıldılar. Ancak yasa tasarısı iktidar ve muhalefete yeteri kadar anlatılamadı ve lisanslı oltacılığa geçilemedi
TIRIVIRI : Dernek yönetiminde olduğumuz süreçte en önem verdiğimiz konulardan biride “TIRIVIRI” konusu idi. Çalışıyor, çabalıyor ancak bunun imal ve satışını bir türlü yasaklatamıyorduk. Önümüze hep bıçak örneği konuluyordu. Bıçak kesici ve öldürücü bir alet olmasına karşılık bu sıfatını ancak bu amaç için kullanırsak kazanıyordu. Bazı arkadaşlar uyuşturucu örneği üzerinden gidiyor kullanım üretim ve satışının yasak olduğunu, doğa katili bu aracın da böyle değerlendirilmesi gereğini dile getiriyorlardı. Bu konunun kanun koyucu yada yönetmelik hazırlayıcılara çok iyi anlatılması gerekiyordu.
Beklediğim fırsat sosyal çevremden geldi. Dönemin Ankara valisinin yakın zamanda emekli olacaktı ve sosyal çevremden çok yakın bir akademisyen ağabeyimiz kendisine veda ziyaretinde bulunacaktı. O sıralarda tam hatırlayamıyorum ama Ulus semtinde valilik önünde yol yada metro çalışmasına benzer bir durum vardı. Bu nedenle ağabeyimiz arabasını fakülte otoparkına bırakıp Eskişehir yolundan bolca geçen dolmuşlardan biriyle gidecekti. Kendisyle işte bu esna da otoparkta karşılaştık. Ben bu bilgileri öğrenince beraber gitmeyi teklif ettim. İlk iş Ulus’taki yakındaki av bayisinden tırıvırı satın almak oldu. Elimizdeki tırıvırıyla vali beyin odasına girdik. Tanıştırılma ve karşılamanın ardından ben elimdeki paketi ne olduğunu söylemeden vali beye verdim. Bizim tırıvırı vali beyin masasında kalemlere, biblolara ve vali beyin ceketinin düğmelerine dolanıverdi. Bende bu fırsatla tırıvırının ne olduğunu ve masadakine benzer şekilde çalılara yada bir ilişkene dolanıp koptuğunda suda kalıp pasif bir şekilde nasıl yıllarca doğaya zarar verdiğini bir bir anlattım. İşte sonuç : 15 Haziran 2004 tarihinde resmi gazetede yayınlanan karar ile tırıvırı satışı ve imali Ankara İl sınırlarında yasaklandı.
Bundan sonra sırada tüm Türkiye vardı. Üniversite hastahanelerinde eğer hocaya tedavi olmak isterseniz tedavinize göre cidi bir fark yatırmanız gerekir. Bir yandan fakülteye gelen protokol hastalarından işe yarayacak olanlarından diş tedavisi için fark almayarak rica edebilir konuma geçiyor diğer yandan da sosyal çevremi ilgili bakanlarla bunu görüşmek için zorluyordum. Bu çabamın sonucunu 2004 yılının sonlarında aralık ayında aldım. Adalet Bakanlığı müsteşarı hastam oldu. Kendisinden tırıvırının tüm Türkiye’de imal ve satışının yasaklanması yönünde hukuki yardım talep edip valilik kararını eline tutuşturdum. Konunun İçişleri Bakanlığınca çözülebileceğini ve yardımcı olacağını söyledi. Epey bir ses gelmeyince tam başarılı olamadığımı düşünürken 13 ocak 2005 te saat 11 de telefonum çaldı. Arayan İçişleri Bakanlığı sekreteri idi. Bakan beyin beni saat 15 te beklediğini söylüyordu. Dernek yönetiminden değerli arkadaşım Baki Arslan ile gittik. Bakan bey konuyu müsteşarı ile müsteşar yardmcısına havale edince bizde onlarla yaklaşık yarım saatlik bir çalışma toplantısı yaptık.
Önce derneğimizin çalışmalarını, sirküler çalışmasına katkılarımızı, kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliğimizi anlattık. Daha sonra tırıvırıyı kendilerine gösterip zararlarını ve derneğimizin bu konuda yaptığı çalışmaları dile getirdik ve Ankara valiliğinin bu konudaki resmi gazete de yayınlanan kararını gösterip bunu tüm Türkiye de nasıl uygulayabilirizi danışmaya geldiğimizi beyan ettik.
Müsteşar bey konuyla özellikle ilgilendi ve bizlere çok sıcak davrandı. Belgeleri inceleyip İl idaresi kanununa göre Ankara Valiliği’nce çözüldüğünü bu nedenle aynı yöntemin kendilerince valilere ancak tavsiye edilebileceğini ancak biraz zaman alacak bu çözüm yerine Bakanlık genelgesiyle nasıl çözülür bunu araştırıp bize bilgi vereceğini belirtti. Eğer böyle bir yol bulunamazsa ilk çözüm olan valiliklere tavsiye kararı yollayacağının altını çizdi. Konu tarafımızdan tam olarak anlatıldı ve Tırıvırı ile ilgili hazırladığımız dosyayı kendilerine incelenmek üzere bırakıp çıkarken müsteşar bey bize ileride problem olursa lazım olur diye bakanlığın dernekler kısmına bakan sorumlusu ile de tanıştırdı. Zaman içinde böyle bir problemimiz olmadı Ama böylece derneğimizin bakanlık nezdinde akriditasyonunu farkında olmadan gerçekleştirmiş olduk. İkram faslından sonra teşekkür edip ayrıldık.
Ziyaretin sonucunda devam ettirilen girişimler sonucu İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü İçişleri Bakanı adına 17.03.2005 tarih ve B.050.İLİ.00.60001-106.1617/ 1545 sayılı 2005/28 sayılı genelge ile ve İl İdaresi Kanununun 9. maddesi gereğince “Tırıvırı. Paraşüt” adı verilen av malzemesi ve benzerlerinin üretimi, ithali, taşınması, saklanması, depolanması, kullanılması ve satışı konusunda 81 valiliğine yolladığı genelge ile YASAKLAMA getirildi
Bundan duyduğum gurur ve sevinci anlatmaya inanın kelime bulamıyorum. Bu başarı öykülerindeki payımı bu tür faaliyetlere gönül verenlere yol göstermesi amacıyla çok önemsiyorum. İnanma, araştırma ,çalışma ve kararlılıkla nerelere nasıl geldiğimizi bunun için şahsım adına neler yaptığımı anlatmaya çalıştım .
Kuralların ayrıntılarını, gerekçelerini ve metodolojisini ileride güncelleyerek koyacağım
|